Hasan Harmancı – Sadettin ile Nagehan’ın Mutlu Bitmeyen Hikâyesi


Aylardan nisan değildi. Ağaçlar çiçeğe durmamış, rüzgârın dağdan bayırdan getirdiği güzel kokular mahalleyi, sokağı, evleri doldurmamıştı. Mefkûre Hanım yıllar boyunca kızı için emek emek ördüğü dantellere, iğne oyalarına, havlu kenarlarına, kanaviçelere bakıp gözleri dolmuyordu. Nagehan, kendisi için gerçekleşecek olan bu ziyareti, hayatının en önemli ziyaretiymiş gibi hissetmiyordu. Misafirlerinin geliş sebeplerini öğrendiği günden beri Mefkûre Hanım uyku sorunu yaşamıyor, kızı dizlerine başını koyup annesini teselli etmeye çalışmıyordu.

O akşam yatsı namazından sonra, Mustafa Necîb Bey’in evinin kapısı sakin sakin çalmadı; beklenen misafirler gelmedi. Mustafa Necîb Bey’in eşi Mefkûre Hanım’ın kalbi aynı anda hem sevinci hem kederi taşımıyordu. Konuklar; canı gibi sevdiği, gözünün nuru bildiği kızı Nagehan’ın taliplileri değildi. Evin en büyük çocuğu Nagehan’ın içinde, istenmeye gelen genç kızların yaşadığı o tatlı telaş yoktu. Nagehan aklının erdiği ta o ilk günden bu yana gelin olacağı günü hiç hayal etmemişti.

Devamı 29. sayımızda…

Önceki Yunus Develi - Eski Zaman Rüyaları
Sonraki Sema Bayar - Kış Uykusu