Sema Bayar – Kış Uykusu


O da neyin nesi?
Yatak odasının penceresinden kar yağıyor. Bu cümle normal şartlar altında dışarıda kar yağıyor şeklinde kurulmalıydı. İyi de dışarda kar yağmıyor ki. Yatak odasının penceresinden yağıyor. Öyle de kurulmaz. Yatak odasının penceresinden kar gibi bir şey yağıyor. Mutfak penceresinden yağmıyor ya da çalışma odasının penceresinden. Yatak odasının penceresinden yağıyor.  Yağıyor resmen mübarek. İyi de ne yağıyor. Tam kış bitti bitecek derken. Aman Allah’ım neler oluyor. Bi baksam mı? Bakmalıyım.

Pencereden uzanıp yukarı doğru bakmaya çalıştım. Bu kısmı şiirsel bir dille anlatmalı. Sekizinci kat komşumuz Hayriye teyzenin pamuk ellerinde salınan senelerin basma donu. Acelere domestoslara göğüs germiş bu emektar, solgun çehresine inat nasıl da salınıyor. Salındıkça lacivert zemine serpişmiş kayısı çiçekleri dalgalanıyor. Çiçekler her salınımda aslından huruç edip yaprak yaprak, parça parça dökülüyor. Ben kar beklerken gökten çiçek yağıyor. Hayriye teyzenin basma donundan yüzüme çiçek yağıyor. Neler oluyor.

Bu kadar şiirsellik yeterli sanırım. İşin aslı Hayriye teyze çamaşırını iyice bir çırpıp kenara bıraktıktan sonra anlaşıldı. Meğer torunu çamaşır makinasının içine koca bir rulo tuvalet kâğıdını atıvermiş. Renkliler makinadan kara bulanmış halde çıkmış tabi. Zavallı Hayriye teyze iki söylenip bir çırpmış çamaşırları pencereden.  Oysa ben Hayriye teyzenin basma donundan da olsa yüzüme çiçek yağmasını sevmiştim. Baharın müjdecisi kayısı çiçeklerinin yaprak yaprak yüzüme yağmasını. Kar çiçeğe, çiçek tuvalet kâğıdı atıklarına döndü sonuç olarak. Büyü bozuldu. ‘Gerçekler acıdır’ bu olsa gerek. Hâlbuki hayatı şiir gibi yaşamalı…

Devamı 29. sayımızda…

Önceki Hasan Harmancı - Sadettin ile Nagehan’ın Mutlu Bitmeyen Hikâyesi
Sonraki Mahalle Mektebi 30 (Temmuz-Ağustos 2016)