Ejder Ulutaş – Tarih: “Ne Vereyim Abime?”


“Biz onları (günleri) insanlar arasında evirir çeviririz.”
Âli İmrân/140

Tarihi nereden başlatmak gerekiyor? Hangi zaman dilimi tarih olarak görülür yahut görülmez? İnsanlık tarihi ile insanın tarihi arasında bir fark var mıdır mesela? Tarih bize ne verebilir ya da ne veremez? Bu gibi sorular tarih denen mefhuma nasıl yaklaşılacağı konusunda temkin telkin ediyor. Ama herhalde en kullanışlı ve her an yedekte tutulacak bir tarih, “bize ne verebildiği”ni sorabildiğimiz tarihtir. Tarihin bize ne verebildiğini sorabiliyorsak, istenilenler listesini de kendisinden sipariş edebilme hakkına sahip olabilmekteyiz. Bu noktada tarih, menkıbeler ve ibretler manzumesi olmanın ötesinde bir pazarlama nesnesine dönüşmektedir. Yerli tarihler, ithal tarihler, indirimli tarihler, paket tarihler, lüks tarihler ve sahipsiz kalması hasebiyle mezada düşen tarihlerin sergilendiği reyonlara rastlamak mümkündür. Ya da yasak meyvelere malik merdiven altı tarihler…
Pazar nesnesi olarak tarihin kendisinde bir kalitesi çok da anlam ifade etmiyor. Burada iş, pazarcının ya da pazarlamacının maharetine kalıyor. Pazarlama biçiminin etkisi nispetince tarihin değeri anlaşılabiliyor. Övünülesi yahut ibret alınası bir zaman dilimi, beceriksiz bir satıcının vülgarize dili ve kurgusuyla pespayeleşebiliyor. Mukabil, sıradan ve hatırlamaya gerek duyulmayacak bir tarihsel menkıbe yahut cereyan, ehil bir el ve kıvrak bir dil ile pek tabi yüksek bir fiyatla pazarlanıp satılabiliyor. Bu noktada tarih objesinden ziyade süjenin (insanın) tarihe olan yaklaşımı ve onu pazarlama biçimi belirleyici oluyor. Pazarlama ürünü olan tarih ile satıcı arasındaki diyalog, saf bir merak ve bilme arzusunun dışında, kahir ekseriyetle kavgaya adam toplama şeklinde kurgulanıyor.
Böylece tarih, alıcı ile satıcı arasında naif bir alış verişin dışında, satıcının lehine sonuçlanması beklenen “amaçlı” bir ajana dönüşebiliyor. Bu nedenden ötürü tarih nesnesinin pazarlandığı reyonların çokluğu ve sıklığı, alıcıların çeşitliliğinden ziyade satıcının kıvraklığından kaynaklanıyor. Satıcı, alıcının beğenilerini yönlendirip manipüle edebilecek pazarlama mantığını ve dil oyunlarını iyi kurabiliyor. Tarihler ve tarihlerin sergilendiği reyonlar da bu oyunun kurallarınca konumlanıyorlar. Bu noktada bir başka konu da tarih nesnesinin sergilendiği reyonun başı ve sonunun neye göre belirleneceği konusudur. Yani tarih nereden başlayacak ve nerede bitecek? Ham maddesi insan olan tarihin ne olduğu, hangi pazarlama dilinin, hangi tarihi çağırdığını anlamak için reyonlardan bir kaçına biraz göz atmak gerekecek.

Devamı: Mahalle Mektebi 34

Önceki Mustafa Uçurum - Kısmet
Sonraki Elif Genç - Arabesk Günler